Rüku Nedir
Rükû, namazın içindeki farzlardan olan rüku namazda kıraatten sonra elleri dizlere koyarak eğilmek demektir.
Rasulullah (S.a.v.): "Rükû ve secdeleri tam yapınız! buyurdu." (Nesei)
Rükû, namazın içindeki farzlardan olan rüku namazda kıraatten sonra elleri dizlere koyarak eğilmek demektir.
Rasulullah (S.a.v.): "Rükû ve secdeleri tam yapınız! buyurdu." (Nesei)
Ellerle parmak araları açık olarak diz kapakları kaplanır, bel yerle paralel olcak şekilde düz tutulur, bacak ile kollar gergin olur ve gözler ayak uçlarına bakar. Dizler bükülmeden dik tutulmalıdır.
“Rasulullah (S.a.v.) rüku a vardığı zaman iki elini diz kapaklarına iyice yaslar, parmaklarının arasını açar, sonra belini dümdüz yapar ve başını yukarı kaldırmazdı.” (Ebu Davud)
Ayaklar az açık, baş sırt hizasına gelmeyecek kadar az eğik, dizler ile dirsekler hafif bükük ve gözler ayak uçlarına bakar. El parmak aralarını açmazlar ve dizlerini tutmazlar, sadece ellerini dizin üzerine gelecek şekilde baldıra koyarlar.
Rüku sözlükte "eğilmek" anlamına gelir. Namazın ana unsurlarından olan rükû, eller dizlere erecek şekilde öne doğru eğilmek demektir. Hz. Peygamber'in uygulamasına en uygun rükû şekli, sırt ve baş düz bir satıh oluşturacak biçimde eğilmektir.
Rüku yapılışnda tarif edilen bu rüku duruşunda bir müddet beklemek (tuma'nîne) ve yine rükûdan doğrulup, secdeye varmadan önce uzuvları sakin oluncaya değin bir süre kıyam vaziyetinde beklemek (kavme) ta`dîl-i erkânın birer parçası olduğundan, Ebû Yûsuf'a ve Hanefî mezhebi dışındaki üç mezhebe göre tuma'nîne ve kavme farzdır. Ebû Hanîfe ve Muhammed'e göre ise vâciptir. Bu tume'nîne ve kavme süresinin asgari ölçüsü "sübhânellâhi'l azîm" diyecek kadar durmaktır.
Peygamber Efendimiz (S.a.v.); “Rukünu ve secdesini tam yapmaz. Bu namazdan çalmaktır. İnsanların en cimrisi de selam (verip alma) da cimri davranandır.” buyurdu. (Müsned-i Ahmed b. Hanbel)